PROGRAM-İKTİSADÎ YAPI

İktisadî yapı devlet sektörü, özel sektör ve millet sektörüne dayalı olup “Çağdaş Karma İktisadî Sistem” veya “Buduncu Toplumcu İktisat Sistemi” olarak adlandırılır.

 

İktisadın temeli insandır. Klâsik olarak söylendiği gibi iktisat, insanın sonsuz ihtiyaçlarını sınırlı kaynaklar vasıtasıyla karşılama bilimi değil, mevcut kaynakları insanın sınırlı ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kullanma bilimidir. Tek varlık düşüncesine sahip insanların ve bu insanlardan oluşan toplumun ihtiyaçları sınırsız olamaz. Maddenin geçiciliğinin farkında olan insanlar, her an daha fazla mal ve hizmeti edinme düşüncesine sahip olamazlar.

 

İnsanın ve toplumun ihtiyaçları üç ayrı kategoride incelenmelidir. Hayatta kalmaya dair birinci kategoride:

 

  • Barınma,

 

  • Gıda ve

 

  • Giyim,

 

toplumun devamına dair ikinci kategoride:

 

  • Güvenlik,

 

  • Eğitim ve

 

  • Sağlık,

 

insanların kendilerini geliştirmesi ve çalışma şevklerini koruması ile iş hayatının işleyişinin devamına dair üçüncü kategoride ise:

 

  • Kültürel faaliyetler,

 

  • Turistik faaliyetler ve

 

  • Ulaşım / erişim

 

bulunmaktadır. Bütün ihtiyaçlar, bu başlıklar altında toplanabilir. Örneğin, su ve elektrik ihtiyacı, barınma ihtiyacı kapsamında değerlendirilmelidir. İnsanların yukarıda saydığımız ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayacak tedbirleri almak, devletin sorumluluğundadır.

 

Devlet, insanların hayatta kalmaya dair ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayacak şekilde onlara iş imkânı sağlamak, çalışamayacak durumda olanlara da gereken malî kaynağı sunmak durumundadır. İş hayatı, yalnız kâr etmek düşüncesi üzerine değil, iş yapış tekniklerinin geliştirilmesi, bu tekniklerin uygulanmasına bütün çalışanların dahil edilmesi ve yapılan işin neticesinde ortaya çıkan değerin adil olarak paylaşılması anlayışı üzerine kurulmalıdır. İş yapış tekniklerinin geliştirilmesi hususunda sürekli olarak okul kurumuyla işbirliği içinde olacak iş kurumları bir yandan da, kendi içlerinden yetişecek çalışanlara, mevcut üretim sistemleriyle entegre olacak şekilde kendi iş kurumlarını kurma fırsatı tanımalıdır. Böylece iş kurumları, kendi tedarikçilerini kendi içlerinden yetiştiren birer okul haline gelecektir. Böyle güçlü, okul kurumuyla işbirliği içinde olan, entegre üretim ve tedarik sistemlerine sahip, bir yandan da insanların girişimcilik istek ve gayretlerinin önünü açan iş kurumları vasıtasıyla tarım, sanayi ve hizmet alanlarında kendini sürekli yenileyen, üretken bir yapı kurulmuş olacaktır.

 

Toplumun devamına dair ihtiyaçlar, ücret talep edilmeden, doğrudan devlet eliyle sağlanmalıdır. Eğitim ve sağlık alanında, yeni uygulama yöntemleri geliştirmek amacıyla çalışmalar yürütmek şartıyla vakıf kuruluşlarına izin verilebilir. Devletin mevcut durumda yürüttüğü eğitim ve sağlık faaliyetlerini aynı veya benzer şekilde icra edecek kurumlara izin verilemez; bu alanlarda faaliyet yürütmek isteyen kurumların mutlaka yeni eğitim, tetkik, tedavi, vb. yöntemler geliştirmek amaçlı araştırma kurumları kimliğine sahip olmaları gerekir. Zira, o an için en ileri olan yöntemleri, devletin eğitim ve sağlık kurumları halihazırda uygular durumda olacaktır. Bu sebeple, devletin uyguladığı yöntemleri tekrar ederek buradan ticarî kazanç elde etme amacı güden kurumlara ihtiyaç yoktur.

 

Devlet, insanların çalışma şevklerini korumaya ve iş hayatının işleyişinin devamına dair ihtiyaçların kesintisiz olarak karşılanması için gereken ortamı oluşturmaktan sorumludur. Devlet, millî kültürü koruma ve geliştirme ile insanların millî ve uluslararası kültür düzeylerini yükseltme faaliyetini bir yandan kendi kurumları vasıtasıyla yürütürken, diğer yandan bu tür faaliyetleri icra eden kişilerle vakıfları ve özel kurumları teşvik eder. Kültürel faaliyetlerin devamı olarak turistik faaliyet imkânları da geliştirilmeli, yaz, kış ve kültür turizmi kapsamına alınacak yerler ve buralarda sağlanacak imkânlar tespit edilmelidir. Fizikî açıdan ulaşım ve elektronik açıdan erişim, iktisadî yapının sürekliliğinin sağlanması açısından hayatî öneme sahiptir. Bu konuda, trafiğin kesintisiz şekilde sağlanması yine devletin sorumluluğundadır. Zira ulaşım ve erişim, iktisadî hayatta, vücuttaki kan akışı kadar önemlidir.

 

Mevcut durumda, mülkiyetin kamu ve özel olmak üzere iki ayrı kategoride bulunduğunu görüyoruz. Bunlardan özel mülkiyete konu olan üretim araçları ve diğer unsurlar (ev, araba, vb.) nasıl ki mülk sahibinin tasarrufuna tabiyse, kamu mülkiyetine konu olan üretim araçları ve diğer unsurlar da, o anda iktidarda bulunanların tasarrufuna tabidir. Bu noktalarda, mülkiyetin toplumun geneline zarar verecek şekilde keyfî kullanımının önlenememesi, ciddî düzeyde risk oluşturur. Şunu bilmeliyiz ki mülkiyet, ona sahip olan veya iktidarda bulunduğu için onun üzerinde tasarruf gücü bulunan kişilerin keyfine bırakılamaz; mülkiyet o anda bu kişilere sadece “emanet” haldedir ve bu mülkiyetin gerçek sahibi bütün toplumdur. Zira, şahsî mal varlıkları, eğer yasadışı yollardan oluşmadıysa, toplumun diğer bireyleriyle girilen alışverişler (mal ve hizmet alışverişleri, işyerinde çalıştırılan kişilerle yapılan iş sözleşmeleri, vb.) sonucunda birikmiştir; kamu malları ise zaten bütün yurttaşlara aittir ve bunlar üzerindeki tasarruf yetkisi, toplum tarafından iktidarda olanlara sınırlı süreyle verilmiştir.

 

Bu tespitlerin ardından, mülkiyetin, esas sahibi olan topluma dönmesi gerektiğini söylemek durumundayız. Mülkiyetin topluma ait olduğu, herkesin çalışması ölçüsünde millî gelirden pay alacağı, herkesin kendisinin ve diğer insanların hakkına razı olacağı, okul-işyeri işbirliği çerçevesinde sürekli kendini yenileyen çalışma ve üretim sistemlerine sahip bir ülke, her akıl ve vicdan sahibinin isteyeceği bir hedeftir.

 

Mülkiyetin topluma ait olması ve bu durumun sürekliliği, kamu mülkiyeti ve özel mülkiyetin, keyfîliğe izin vermeyecek kurallar ile denetlenmesinin yanı sıra, bu ikisinin yanına üçüncü bir kategori olarak “millet mülkiyetinin” getirilmesine ve bu mülkiyetin kendine özgü örgütlenmesiyle sağlamlaştırılarak sürekliliğinin sağlanmasına bağlıdır. Millet sektörü diyebileceğimiz bu yapı, insanlara iş ve gelir garantisinin yanı sıra, hukukî danışmanlık ve sosyal sigorta hizmeti vermelidir. Toplumun, hiçbir ferdi dışarıda kalmadan, varlığın birliği bilinci içerisinde bütünleştiği, herkese çalışması karşılığında iş, gelir, ev, emeklilik ve hukuk garantisi verilen bu örgüt, siyasî iktidarı da içinden çıkarmalıdır. Devletin sağlayacağı eğitim, sağlık ve güvenlik başta olmak üzere temel hizmetler ile birlikte toplumun bütün ihtiyaçları karşılanmış olacaktır. Bütün ihtiyaçlarını bu şekilde kendi eliyle sağlayan toplum, herhangi bir lükse tamah etmemelidir; ortalama millî gelire sahip bir bireyin sağlayamayacağı mal ve hizmetleri, kimsenin edinmesine müsaade edilmemelidir.

 

Yukarıda, insan ihtiyaçlarına dair olmak üzere sıraladığımız kategorilerden:

 

  • Hayatta kalmaya dair birinci kategoride özel sektör ve millet sektörü kurumları faaliyet gösterir. Devlet, bu kategorideki iktisadî işleyişin kesintisiz sürmesi için gereken tedbirleri alır. Bu alanda, temel ihtiyaçların ucuz karşılanabilmesi için gerektiği takdirde merkezî yönetimin konuyla ilgili yerel teşkilâtları veya yerel yönetimler tarafından iş kurumları oluşturulur. Enerji sektöründe, üretim alanında, özel yatırıma izin verilir. Ancak elektrik ve doğalgazın iletim ve dağıtım işleri, devlete ait şirketler tarafından yürütülür.

 

  • Toplumun devamına dair ikinci kategoride devlet kurumları faaliyet gösterir ve bu kategorideki hizmetler ücretsiz olarak verilir. Eğitim ve sağlık alanında, sadece yeni uygulama yöntemleri geliştirmek amacıyla çalışmalar yürütmek şartıyla vakıf kuruluşlarına izin verilebilir. Devletin mevcut durumda yürüttüğü eğitim ve sağlık faaliyetlerini aynı veya benzer şekilde icra edecek kurumlara izin verilemez; bu alanlarda faaliyet yürütmek isteyen kurumların mutlaka yeni eğitim, tetkik, tedavi, vb. yöntemler geliştirmek amaçlı araştırma kurumları kimliğine sahip olmaları gerekir.

 

  • İnsanların kendilerini geliştirmesi ve çalışma şevklerini koruması ile iş hayatının işleyişinin devamına dair üçüncü kategoride özel sektör ve millet sektörü kurumları ile vakıflar faaliyet gösterir. Devlet, bu kategorideki faaliyetlerin kesintisiz sürmesi için gereken tedbirleri alır, koordinasyonu sağlar ve millî kültürü koruma ve geliştirme ile insanların millî ve uluslararası kültür düzeylerini yükseltme faaliyetini kendi kurumları vasıtasıyla da bilfiil yürütür. Her bir ulaşım ve erişim alanında, devlete ait birer şirket, imtiyaza sahip olmamak şartıyla faaliyette bulunur.

 

Bütün madenler devlete aittir; madenlerden stratejik öneme sahip olmayanların işletmesi sınırlı süreler için özel sektöre ve millet sektörüne devredilebilir.

 

Devlete ait iki banka bulunur: Birincisi, millî malî siyaseti yürütecek olan Merkez Bankası; ikincisi, yurttaşlarla doğrudan iktisadî ilişki kuracak olan Millî Devlet Bankası. Devletin elindeki diğer bankalar, Millî Devlet Bankası bünyesinde birleştirilir. Özel bankacılığın ve diğer bütün finansal faaliyetlerin, kademeli olarak, millet sektörü eliyle yürütülmesi sağlanır.

 

Sosyal güvenlik faaliyetleri, millet sektörü tarafından yürütülür.

 

Millet sektörü memur, işçi, çiftçi, esnaf, işveren ve serbest meslek mensupları meslek birliklerinin kuracakları ve üyelerinin tamamının katkıları oranında ortak olacakları kurumlardan oluşur. Memur tabiri kamu çalışanlarını değil, lisans ve lisans üstü öğretim gerektiren işlerde ücretli olarak çalışanları; işçi tabiri ise özel sektör çalışanlarını değil, lisans öncesi öğretim gerektiren işlerde ücretli olarak çalışanları ifade eder. Meslek birliklerine üyelik zorunludur; üye olmayan kişi o alanda faaliyet gösteremez. Meslek birliklerinin yüzer kişilik genel kurulları ve genel kurulda seçilen dokuz kişilik yönetim kurulları olur. Memur ve işçiler her ay, esnaf, serbest meslek mensubu ve işverenler üç ayda bir, çiftçiler ise yılda bir defa olmak üzere, o süre içindeki gelirlerinin %3-15’ini kendi kurumlarına yatırırlar; bu aralık içinde kalmak kaydıyla toplanacak gelir oranı birlik genel kurullarınca belirlenir. Toplanan bedeller, birlik yönetim kurulu tarafından belirlenen yatırımlara sarf edilir. Her birlik yönetim kurulunun faaliyeti, ilgili birliğin kendi denetim kurulu tarafından ve tüm birlik yönetim kurulları, birlik genel kurulları tarafından seçilen birer ve hükümet tarafından atanan altı kişi olmak üzere toplam on iki kişiden oluşan “Millet Sektörü Denetleme Kurulu” tarafından denetlenir. Devletin belirlenen faaliyet alanlarının dışında yer alan şirketleri millet sektörüne satılır. Yıl sonunda üyeler, hisseleri oranında kâr payı alırlar. Her meslek birliği kendi bankası ile birlikte gereken diğer finansal kurumları kurar. Ayrıca, meslek birlikleri kendi sosyal sigorta kurumlarını oluşturur. Emeklilik ödemelerini meslek birlikleri yapacağı için devlet, sosyal sigorta alanında faaliyet göstermez. Meslek birliklerince sağlık harcamaları için toplanan primler hazineye devredilir ve sağlık hizmeti ayrı bir bedel alınmadan devlet eliyle yürütülür. Üyelerin avukatlık masrafları meslek birlikleri tarafından karşılanır. Mahkemelerde üyelerden suçlanan olursa, avukatlık masrafının, verilen cezanın savcının talebine oranı kadar olan bölümü hükümlü üyeden tahsil edilir. Eğer üye davacıysa, suçlananlar beraat ettiği takdirde avukatlık masrafı kendisi tarafından ödenir.

 

Asgarî ücret, beş kişilik bir ailenin asgarî geçim tutarının yarısına eşit olarak hesaplanır.

 

Kamu sektöründe en düşük ücret, asgarî ücrete eşittir. En yüksek devlet memuru maaşı, kişi başına düşen aylık GSMH’nin kırk katına eşit duruma getirilir. Devlet memuru unvanlarının en yüksekten en alttakine kadar sıralaması yapılır ve maaşlar bu sıralamaya göre ayarlanır. Maaşlar içerisinde unvanın %50, çalışılan sürenin %20 (her bir buçuk yılda %1), eğitim durumunun %15, başarının %10 (işe başlarken 10 üzerinden 5 kabul edilir; başarı notu bir üst derecedeki amir tarafından verilir, iki ve üç üst derecedeki amirler tarafından onaylanır), iş riskinin %5 payı olur.

 

Yetişkin her yurttaşa, asgarî ücretin beşte biri oranında yurttaşlık maaşı verilir.

 

Çalışamayacak durumda olanlara, asgarî ücret düzeyinde maaşla birlikte gerektiği takdirde bakım hizmeti sağlanır.

 

Bütün meslek dalları için uzmanlık kurulları kurulur. Meslek kurulları, sorumlu oldukları alandaki güncel konu ve sorunların görüşülmesi, gerektiği takdirde o alana ilişkin yasal mevzuatın hazırlanması ve ilgili mercilere tavsiye niteliğinde sunulması, uzmanlık unvan ve kriterlerinin belirlenmesi, uzmanlık unvanlarının tasdiki, uzmanların çalışmalarının derlenmesi, eğitim ve öğretim faaliyetlerine ilişkin malzemelerin oluşturulması ve işbirliği faaliyetlerinin organize edilmesi hususlarında görev yürütürler. Meslek kurullarına, o alandaki en başarılı kişiler dahil edilir. Bütün meslek kurullarının üstünde “Meslek Yüksek Kurulu” oluşturulur ve bu yüksek kurul, görev alanı içindeki kurulların faaliyetlerinin koordinasyonundan sorumlu olur.

 

Lonca teşkilâtı tekrar kurularak esnaflıkta disiplin sağlanır. Her meslek dalının çıraklıktan ustabaşılığa kadar olan geçiş usulleri belirlenir.

 

Her şehrin sanayisi ayrı türde malları üretmeye teşvik edilir ve böylece yörelerin birbirlerine ekonomik açıdan bağımlı olması sağlanır.

 

İş hayatında bonservis uygulamasına geçilir. Çalışmaya yeni başlayacak kişileri kadrolarına alan kurumlar, bu kişilerin mezun oldukları okullara her meslek için ayrı ayrı belirlenecek olan yetiştirme bedelini öder. Yetiştirme bedelleri, üç hükümet temsilcisi ve “Sosyal Adalet Kurulu” üyelerinin katılımıyla oluşturulacak “Yetiştirme Bedeli Tespit Kurulu”nca, ertesi yıl uygulanmak üzere, her yılın Aralık ayı içinde kararlaştırılarak ilân edilir. Sosyal Adalet Kurulu ise, altı meslekî birliğin birer temsilcisinden meydana gelir. İşe başladıktan sonra şirket değiştirecekler için, Sosyal Adalet Kurulu tarafından hazırlanan ve mesleklere göre ödenecek bonservis bedellerinin yazılı olduğu “bonservis cetveli” öneri belgesi olarak kabul edilir. Bonservis bedelleri, öneri belgesindeki miktarların üçte biriyle üç katı arasında olabilir. Bu bedeller, çalışanın iş değiştirerek geldiği şirket tarafından, görev yaptığı bir önceki şirkete ödenir. Başlangıçta, okullara ödenecek yetiştirme bedelleri düşük tutulur ve on yıllık süre içerisinde rayiç değerlerine ulaştırılır.

 

18 yaşını doldurduğu halde hiçbir birliğe üye olmayanlar, İş ve İşçi Bulma Kurumu’na (İ.İ.B.K.) kayıt ve anne veya babalarının meslekî birliklerinden istediklerine üye olurlar. İsteyen kurum veya şirketler, işçi veya memur taleplerini ve bu kişilerde aradıkları vasıfları İ.İ.B.K.’ye bildirir. İ.İ.B.K., bu şirketlere uygun personel adaylarının listesini yollayarak adayların kurum veya şirketlerle görüşmesini sağlar. İ.İ.B.K., üniversite öğrencilerinin staj ve yarı zamanlı iş istekleri ile de ilgilenir.

 

İşsizler, öncelikle merkez köylerinin, barajların, otoyolların, demiryollarının, fabrikaların, v.b. inşaatında çalıştırılmak üzere işe alınırlar. Böylece, bu tür işler için ihaleye gidilmesi ve hazineden yüksek miktarda para çıkması önlenir.

 

Kurumlar vergisi oranı %20 olarak hesaplanır. Gelir vergisi oranları dilimlere göre değişir. Yıllık asgarî ücrete denk gelen tutara kadar olan gelirlerden vergi alınmaz. Bu tutardan sonrası için vergi dilimleri ve oranları kişi başına GSMH (KBGSMH) üzerinden hesaplanır: 0-1 KBGSMH arası %15, 1-2,5 KBGSMH arası %20, 2,5-5 KBGSMH arası %25, 5-10 KBGSMH arası %30, 10-25 KBGSMH arası %35, 25-50 KBGSMH arası %40, 50-100 KBGSMH arası %45, 100 KBGSMH üzeri %50. Ücret gelirleri için bu vergi oranları %2 eksik olarak uygulanır.

 

Gelir üzerindeki kurumlar ve gelir vergilerinin dışında, her yıl KBGSMH artışının %1’i “Şeref Vergisi” adıyla tahsil edilir.

 

Yurttaşların birer evden fazla gayrimenkul ve birer araçtan fazla taşıt sahibi olmasına izin verilmez.

 

K.D.V. oranı bütün mal ve hizmetler için %5 olarak uygulanır.

 

Şirketler arası bütün ödemelerin bankalar aracılığıyla yapılması zorunlu hale getirilir.

 

Yurtiçinde hiçbir sözleşmenin dövizle yapılmasına müsaade edilmez. Döviz büroları kapatılır. Döviz işlemleri yalnız bankalar üzerinden yapılır.

 

Devlet iç borçlanmaya, emisyon genişlemesine bağlı fahiş fiyat artışlarının önüne geçme zorunluluğu haricinde, son verir.

 

Emtia piyasaları kurulur. İmal edilmiş veya edilecek olan sanayi malları ve ihtihsal edilmiş veya edilecek olan tarım ürünleri ile ikinci el malların fiyatlarının sağlıklı, istikrarlı ve bütün ülkede geçerli olacak şekilde belirlenmesi sağlanır.

 

Millet sektörüne ait büyük sermayeli şirketler, sermaye ve emtia piyasalarında işlem yapmaya teşvik edilir. Böylece, borsalarda işlem hacimlerinin genişletilmesi sağlanır.

 

Esnaf, sanatkâr ve serbest meslek mensupları ile küçük ve orta boy işletmeler de dahil olmak üzere bütün sektör mensuplarına, istihdam sağlayıcı proje karşılığında, üç ilâ beş yıl vadeli, ilk yılı geri ödemesiz, enflâsyon oranında faizli kredi tahsis edilir.

 

Kır kesimindeki yatırımlar, belirlenen bölgelerdeki merkezî köylere yapılır. Belirlenen yatırım bölgelerinde köyler, nüfusları 5.000-10.000 arasında olacak şekilde birleştirilir. Her bir bölgede, nüfusu en yüksek olan köy “merkez köyü” ilân edilir. Öncelikle her bölgede, en verimli şekilde istihsal edilebilecek ürün çeşitleri belirlenir. Bölgenin şartları ve ülkenin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, tarımı yapılacak ürünlere karar verilir. Merkez köylerinde ilk ve orta dereceli okullar, sağlık ocağı, tarım araçları parkı, çeşitli kursların verilebileceği eğitim binası, sulamada faydalanılabilecek gölet gibi halkın refahı için zorunlu olan yatırımlar yerine getirilir. Yine merkez köylerinde, Çiftçi Birliği şirketlerinin girişimiyle, tarıma dayalı sanayi üniteleri kurulur.

 

Enerji, madencilik, demir-çelik, sağlık, bilgi teknolojileri, tarıma dayalı sanayi, tekstil, taahhüt ve savunma sanayii sektörlerine özel önem verilir. Bu sektörlerin gelişmesi ve dünya çapında rekabet edebilmesi için gereken teşvik yollarına başvurulur.

 

Devletin girişimiyle teknoloji merkezleri kurulur. Buralarda, okul kurumu ve iş kurumlarının işbirliği içinde bütün bilim alanlarıyla ilgili teknolojik araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütülür. Özel sektörün de teknoloji merkezleri kurması desteklenir.

 

Türkiye ile diğer Türk devletleri arasında gümrük vergileri kaldırılarak serbest pazar meydana getirilir. Ayrıca Doğu Avrupa, Asya, Afrika, Güney Amerika ve Okyanusya ülkeleri ile ticaret anlaşmaları yapılarak Türkiye’ye yeni pazarlar kazandırılır.

Previous
Previous

PROGRAM-İÇ SİYASÎ YAPI

Next
Next

PROGRAM-TOPLUM YAPISI VE HUKUKÎ İLİŞKİLER