AMAÇ-İNSAN ÖZELLİKLERİ
İnsan, varlığın bütün özelliklerini potansiyel olarak bünyesinde taşır. Önemli olan, bu potansiyeli hayata geçirecek iradeye sahip olmaktır. İrade, burada temel taşıdır. Varlık, mutlak iradeden ibaret olan güçtür. Varlık kendi iradesiyle vardır ve kendisinden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymaz. Kendi enerjisini kendi iradesiyle var eder. Buradaki kuralın devamı olarak, insanın kendini var etmesi yani varlığın birliğine ulaşması ve varlık olması için aynı iradeyi göstermesi gerekmektedir. Maddî alem, insana seçim imkânı sunar. Bu seçim imkânı, varlığın sonsuz halleri arasından seçim yapmayı içerdiği gibi olumsuz fiilleri seçerek varlığı perdelemeyi de kapsar. İnsan, olumlu fiilleri hayata geçirerek sonsuz varlığın tecellilerinden birini seçmiş olur; olumsuz fiilleri hayata geçirmek suretiyle ise varlığı perdeler. Varlıkta olumsuz özellik bulunmaz. Olumsuz olan her şey, benliği öne çıkarmak yani ayrı bir varlık iddiasında bulunmak nedeniyle gerçek ve tek olan varlığın perdelenmesi, o varlığı görmemek için gözlerin kapatılmasıdır. Varlığın görüntüsüne göz kapatıldığında, sesine kulak kapatıldığında, dil “ben” dediğinde, her şey karanlığa bürünür. İnsanın bütün kötü fiilleri “ben”, “sen” ayrımından ve kendisini ayrı bir varlık addetmesinden kaynaklanır. Elbette insanın özgürlüğü vardır ve sonuna kadar korunmalıdır. Elbette insanın kişiliği olmalıdır. Burada, kısıtlayıcı, madde ile sınırlı, başkalarına olduğu gibi insanın kendisine de zarar veren hırsı doğuran “benlik” yerine mutlak ve sonsuz özgürlüğe sahip, bütün olumlu özellikleri bünyesine almış, her daim tek varlığı düşünen, yaşayan ve devamında olan “kişiliği” koymak gerekmektedir. Kişilik, varlığın özüdür. İnsanlar ancak bütün olumlu özelliklere sahip ve özgür olduklarında var olurlar.
Bu konudaki amaç, insanı potansiyel olarak kendisinde bulunan özelliklere sahip ve özgür kılmaktır.
İnsan olabilmek, başlı başına amaçtır. Çünkü, başta dediğimiz gibi, insan, varlığı, içinde potansiyel olarak taşır. Mühim olan, potansiyeli ortaya çıkarmak için onun etrafında pislik bırakmamaktır. Potansiyelin üstündeki çapaklar alınırsa, o potansiyel bütünüyle ortaya çıkar ve varlık olunur. Esasen, olumsuz olan hiçbir şey yaşamaz, yaşar görünen olumsuzluklar aslında yoktur. Çünkü olan sadece varlıktır. Geçici olan hiçbir şey varlık değeri taşımaz, dolayısıyla olumsuz olan şeyler varlık karşısında hiçbir değer ifade etmez. Maddî dünyada her şey geçici olduğu, her şey bir an sonra farklı olduğu için olumsuzluklar da tabiatıyla geçicidir ve bu nedenle olumsuzluklara sabır gösterilip onları yenmek için mücadele edildiği takdirde, bu olumsuzluklar kendi asılları olan “hiçliğe” dönerler. Yeni ortaya çıkan herhangi bir olumsuzluk da öncekilerin akıbetine uğrayacak ve bu böyle devam edecektir.
Burada, olumsuzlukların geçici olması nedeniyle esasen var olmadıkları iddiasına karşılık olarak olumlu şeylerin de geçici olduğu ve bu nedenle onların da esasen var olmadıkları söylenebilir. Evet, geçici olan hiçbir şey var hükmünde değildir, bu nedenle geçici olan olumlu şeyler (olumluluklar) de esasen ve kendi başlarına yoktur. Olumluluklar, varlığın, onu algılayan ve yaşayanların derecelerine göre, tecellileridir. Varlık tek parça olmakla birlikte onun algılanma ve yaşanma düzeyi değişir. Bu, insan vücudundaki her bir atom altı parçanın, atomun, bileşiklerin, hücre içi parçalarının, hücrelerin, organların, vb. vücudu algılama, bilme, onunla ve onun diğer unsurlarıyla aynı öze sahip olduğunun farkında olma yetileri ve düzeylerinin farklı olmasına benzer. Veya karşımızdaki bize göre çok büyük boyutlardaki bir nesneyi hepimizin farklı açılardan inceleyip onun farklı bir yönünü ve özelliğini fark etmemiz buna örnek gösterilebilir. Birinci örnekte nesnenin (vücudun) içindeki unsurların, ikinci örnekte ise nesnenin dışındaki unsurların durumu gösterilmekle birlikte asıl olarak, her unsur varlıkla aynı öze sahip olduğu ve onu yansıttığı için herhangi bir nesne üzerinde düşünenlerin onunla birlikte aynı varlığın yansıması olduklarını bilmeleri gerekir. Varlığın algılanma ve yaşanma düzeyi meselesine geri dönersek, varlık aynı ve tek varlıktır ve insanlar iyi niyetli olarak hareket ettikleri, olumlu tavır ortaya koydukları, dürüstlükle, adaletle yaşadıkları, çok çalıştıkları ve mutlak irade ile bu özelliklerini korumakta ısrar ettikleri ölçüde varlığı algılarlar; bunları üst düzeyde yaptıklarında varlığı yaşarlar ve en üst düzeyde varlık olurlar.
İnsan, en başta, görünen her şeyin varlığın tecellisi olduğunu yani varlığı yansıttığını bilmelidir. Devamında bilmelidir ki varlığı yansıtan maddeler görünürde çok çeşitli olsa da ve bunlar her an farklı bir görünüme bürünse de yani maddenin her parçası, her zerresi ve her anı hem en, hem boy, hem derinlik, hem de zaman boyutunda birbirinden farklı görünse de maddeye yansıyan varlık birdir. Bunun bir kanıtını, her türlü maddenin aynı atom altı yapıya sahip olması oluşturmakla birlikte bundan çok öte bir belge olarak kendisinin tecellisi olan bütün öğelerden bağımsız olan, önü ve sonu olmayan, kendisine müdahale edilemeyen ve her şey kendi iradesi doğrultusunda olan varlığın bu kararlı özellikleriyle birlikte var olabilmesi için kendisiyle birlikte herhangi bir şeyin var olmadığı/olamayacağı hususunu sunmak yeterlidir. Çünkü kendisinin tecellisi olan bütün öğelerden bağımsız olmak, önü ve sonu olmamak, kendisine müdahale edilememek ve her şey kendi iradesi doğrultusunda olmak özellikleri varlığın birden fazla olduğu ortamlarda işlemez.
Tekrar etmek gerekirse, etrafımızda gördüğümüz her şey yani madde, içinde bulunduğu şartlara tabidir, geçicidir, dolayısıyla her an ve her noktada başka bir şeye bağlıdır, bağlı olduğu şey de kendisinden etkilenir; bu nedenle her madde bir diğeriyle etkileşim içerisinde olmak üzere sürekli olarak sınırlandırılmıştır; sınırlı ve geçici olan, sürekli başka bir şeye bağlı olan madde sırf bu özellikleri nedeniyle yoktur, bir an için bile olmayan bir şey her zaman için yok hükmündedir; oysa zamandan ve mekândan münezzeh olan varlık sınırsızdır, önü ve sonu yoktur, hiçbir şeyden etkilenmez, görünen her şeyi etkilemekten öte bunlar bizatihi varlığın görünümleridir; sonsuz olan varlık, bu sonsuzluk başka bir sonsuzluğu içeremeyeceği için tektir.
İnsanın, varlığın tekliği bilinci içinde, en üst düzeye ulaştığında kendisinin varlık olacağı gerçeğini kavramış bir halde yaşaması gerekmektedir. Bunun için de insanın, bütün özellikler tam olmak üzere, iyiliği, güzelliği ve doğruluğu, bütün alt bileşenleriyle birlikte önce hareketlerine yansıtması, sonra yaşaması, en sonunda da bunu kişilik haline getirmek suretiyle varlık olması gerekir.