AMAÇ-MADDEYLE UYUM

Madde, varlığın gölgesidir. Dolayısıyla madde, varlığın ilk aşamada fiillerini, sonrasında sıfatlarını, son aşamada ise zatını, onu algılama düzeyine göre, yansıtır. İnsan, maddeyle olan her temasında, bu gerçeği hatırlamalıdır.

 

Maddeye, varlığı yansıttığı için saygı duymak gerekir. Bizi varlığa ileten bağ maddedir. Burada, madde kavramının içine, tüm fizikî yapılarla birlikte enerjiyi ve aklı da aldığımızı ifade edelim. Maddeden kasıt, tüm dünyevî unsurlardır.

 

Maddî alemde ilk dikkat edeceğimiz husus, dengeyi korumaktır. Zira, maddenin kendi içinde evrilme hareketi mevcuttur ve maddenin sürekli olarak akıp giden yolunun insan eliyle bozulması, yatağından çıkarılması, söz konusu evrilme hareketini saptırır. Neticede madde, evrimine uygun hareketine devam edecektir ancak, bu arada onun evrimini bozanları cezalandıracak, bertaraf edecek ve ondan sonra gidişatını düzelterek evrimine kaldığı yerden devam edecektir. Esasen doğadaki denge, insan haricinde örneğin çeşitli hayvanlar tarafından aşırı miktarda çoğalmak yoluyla da bozulabilir; bu durumda da sayıca fazla olan tür bulunduğu ortamda yeterince beslenemeyerek, doğanın kabul edeceği düzeye dönecektir.

 

Maddenin, biraz önce bahsettiğimiz evrilme hareketine bağlı olarak, varlığa dönme eğilimi vardır. Varlığın gölgesi olan madde, içinde taşıdığı potansiyeli harekete geçirerek ve her an daha iyisini yapmaya çalışarak “varlık” düzeyine erişmeye çalışır. Madde, varlık düzeyinden, mânâ düzeyinden de geçmek suretiyle, inerek oluşmuştur. Varlık her sefer, kalp atışı örneğinde olduğu gibi, sonsuz sayıda farklı düzeyde kendini gösterir. Bu farklı düzeyler, içinde bulunduğumuz evrendeki çok farklı (inorganik maddeler, bitki, hayvan, insan türleri; atom altı parçalar, atomlar, bileşikler, vb. farklı madde boyutları; en, boy, derinlik, zaman, sıcaklık, nem, vb. çok sayıda farklı özellik ve diğer bütün farklılıklar) durumları içerdiği gibi, içinde bulunduğumuz evren dışındaki evrenleri ve bunların çeşitli boyutlarını kapsar ve bunlar varlığın sonsuzluğu gereği sayıca sonsuzdur. Bütün bu farklı görünümler, en düşük dereceli görünümden en yüksek dereceli görünüme kadar varlığı yansıtır. Eğer bulunduğumuz evrendeki her bir zerreyi aynı anda görebilseydik, bunu geriye ve ileriye doğru tüm zamanda yine aynı anda yapabilseydik ve bu iki işlemi bütün evrenlerde yine aynı anda tekrarlayabilseydik, varlığı ancak maddî anlamda bütünüyle kavrayabilirdik. Halbuki, bütün maddeyi görebilmek ancak maddenin dışına çıkmakla mümkündür; benzer şekilde, geriye ve ileriye doğru bütün zamanı taramak, ancak maddî olarak zamanın dışına çıkmakla mümkündür ve bütün bunları yapmak mümkün olsa bile bunlar varlığı ancak “madde” düzeyinde algılamayı sağlar.

 

Varlığın mânâ düzeyini kavramak bambaşka bir konudur. Bu ancak, madde düzeyindeki bütün eksiklikleri giderdikten, başta bahsettiğimiz dengeyi sağladıktan ve bütün maddî ihtiyaçlardan sıyrıldıktan sonra mümkündür. Maddî ihtiyaçlardan sıyrılmak bir yandan maddeye dair her türlü bilimsel bilgiyi bulmak, tamamlamak, öğrenmek yoluyla, diğer yandan da insanın bedeninin hayatiyetini devam ettirmesi için gerekenler dışındaki her isteğinden vazgeçmesiyle mümkündür. İhtiyaç kelimesi, başlı başına eksikliği, tamamlanmamışlığı, kusuru ifade eder ve bilgiye ulaşmak için olanlar ile bedenin hayatiyetini devam ettirmesi için gerekenler dışındaki her türlü ihtiyacın karşılanmasına dair çaba ki bu çaba benliği doyurmak amaçlıdır, insanı mânâ dünyasından uzaklaştırır. Maddeten “ihtiyaç” kusurunu taşıyanlar, mânâ düzeyine ulaşamazlar.

 

İnsan, kendi bedeninin de madde olduğunu dikkate aldığımızda, doğayla uyumlu yaşamalı, maddeyle olan her ilişkisinde her an ölçülü davranmalı, maddeye ait bütün bilgiyi elde etmek için çaba göstermeli, öğrendiklerini öğretmeli, maddeyi, ona değer katacak şekilde işlemeli ve maddenin kullanımını, onun kendisini yenilemesine imkân verecek düzeyde tutmalıdır. Bütün bunlar, insanın maddeyle olan ilişkisini onu öğrenmek, onunla ilgili öğrenilen bilgiyi aktarmak, onu ölçülü kullanmak / tüketmemek / kendisini yenilemesini sağlamak ve ona değer katmak üzerine kurmalıdır.

 

Madde ve mânâ düzeyleri / âlemleri insanlar tarafından içinde yaşanmakla birlikte, bunların içinde yaşayanlar bu düzeyleri / âlemleri bilirler, görürler ve belki yaşarlar ama onlar olamazlar. Halbuki zat düzeyi / âlemi için onu bilme, görme, yaşama ve olma ayrımı yoktur. Zat düzeyinde / âleminde hepsi bir anda ve bir noktadadır. Orada her şey birdir, bir her şeydir, her şey odur, o her şeydir, tek odur ve o tektir.

Previous
Previous

PROGRAM-GÜCÜN KAYNAKLARI VE ONLARA KESİNTİSİZ ERİŞİM

Next
Next

AMAÇ-TOPLUM YAPISI